TAİDER 8. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi
29 Ekim 2020 Perşembe
Çevrim İçi
Bu yıl “Aile İşletmelerinde İletişim Sanatı” temasıyla düzenlenen TAİDER 8. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’nin ilk günü, The Coca-Cola Company Emekli Yönetim Kurulu Başkanı ve Ceo’su Muhtar Kent ile TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Candan Çilingiroğlu’nun konuşmalarıyla başladı. Çilingiroğlu, konuşmasında bu yıl ilk defa yaptıkları TAİDER Üye Profil ve Eğilimler Araştırması’ndan önemli veriler paylaştı.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen TAİDER Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi 29 Ekim’de düzenlenen açılışla başladı. “Aile İşletmelerinde İletişim Sanatı” temasıyla düzenlenen zirvede aile şirketlerinin kurumsallaşma yolculuğunda aile içi dinamikler ve bu dinamiklerin yönetiminde etkili iletişimin rolüne değinilecek. Ana sponsorluğunu SAS ve Partners Republic’in, altın sponsorluğunu Deloitte Private’ın üstlendiği zirvede konuşmacı olarak yer alan isimlerin arasında The Coca-Cola Company Emekli Yönetim Kurulu Başkanı ve Ceo’su Muhtar Kent, Fark Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahu Büyükkuşoğlu Serter ile Fark Holding Ceo’su Ömer Burhanoğlu, Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, İnci Holding Yönetim Kurulu Üyeleri Perihan İnci ve Ece Elbirlik Ürkmez, Sekizgen Bilişim Ceo’su Onur Eren, Yazar Prof. Dr. Sinan Canan ve İdil Türkmenoğlu gibi isimler yer alıyor.
Bu yıl pandemi nedeniyle çevrimiçi gerçekleştirilen TAİDER 8. Ulusal Aile İşletmeleri Zirvesi’nin açılış konuşmasını yapan TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Candan Çilingiroğlu, sözlerine 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak başladı: “Tüm ulusumuzun Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Cumhuriyete sahip çıkma, onu gelecek nesillere daha da güçlü ulaştırma sorumluluğu konusunda belki de en hassas olması gerekenler, biz aile şirketleriyiz. Zira biz her bir nesille birlikte yalnızca şirketlerimizi değil, Türkiye’nin eğitim, üretim ve girişimcilik kültürünü de geleceğe taşıyoruz.”
TAİDER üyesi şirketlerin yüzde 60’ından fazlası 2019’da 100 milyon TL’nin üzerinde ciro gerçekleştirdi
Çilingiroğlu konuşmasında; Türkiye’deki aile şirketlerinin yapılarını, kurumsallaşma anlayışlarını, geleceğe yönelik planlarını ve endişelerini içeren “TAİDER Üye Profil ve Eğilimler Araştırması’nda yer alan bazı önemli verileri de açıkladı: “Araştırma verilerine göre, üyelerimizin yüzde 60’ından fazlası 2019 yılında 100 milyon TL’nin üzerinde ciro gerçekleştirmiş. Araştırmamıza katılan şirketlerin yarısı 40 yıldan uzun süredir faaliyette olan aile şirketlerinden oluşuyor. Aile şirketlerinde kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımlarının benimsenmesi, bu değerin büyütülmesi ve gelecek nesillere aktarılması açısından kritik önem taşıyor. Araştırmamıza katılan şirketlerimizin yaklaşık yarısında halihazırda ikinci nesil liderlik yapıyor. Şirketlerin yüzde 31’inde ise halen kurucu neslin işin başında olduğunu görüyoruz. Her iki veri de aile şirketlerinde sağlıklı nesil devrinin, şirketlerin sürdürülebilirliği açısından önemle üzerinde durulması gereken bir konu olduğunu ortaya koyuyor.”
“Üye şirketlerimizde aile anayasası bulunanların oranı yüzde 37”
Anket çalışmasının, aile şirketlerinde kurumsallaşma seviyesi ile şirketlerin ortaklık yapıları arasında bir ilişkinin olduğunu gösterdiğini belirten Çilingiroğlu, “Aile dışından ortağı olan şirketlerin oranı, kendini kurumsallaşmış olarak tanımlayan şirketlerde daha fazla. Halka açılma ve yabancı ortak alma oranları da kurumsallaşma seviyesiyle doğru orantılı bir seyir izliyor. Aile şirketlerinde kurumsallaşma için atılması gereken en önemli adımlardan biri, aile anayasası. Aile anayasası sayesinde aile ile şirket arasındaki ilişkinin de kurumsallaşması çalışmaları da başlamış oluyor. Araştırmamız gösteriyor ki, üye şirketlerimiz arasında aile anayasası bulunan veya halen oluşturma sürecinde olanların oranı yüzde 37. Bu zirvede de çeşitli oturumlarda tartışacağımız önemli konular arasında olan aile anayasasının daha fazla üyemiz tarafından benimsenmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
“Yönetim kurullarındaki kadın oranı yüzde 25’ten az”
Aile işletmelerinin sürdürülebilirliğinde ve karar alma süreçlerinde; toplumsal cinsiyet eşitliği ile genç nesillerin katılımının kritik önemde olduğunu belirten Çilingiroğlu, “Anketimizi yanıtlayan aile şirketlerinde yönetim kurullarındaki kadın oranına baktığımızda, yaklaşık yarısında, yüzde 25’ten az kadın üye olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte şirketlerimizde girişimcilik konusunda gelecek nesle destek verme oranının yüzde 36 olduğunu görüyoruz. Ayrıca araştırmamıza katılan şirketlerimiz, ailenin öncelik verilmesi gereken en önemli iş hedefleri arasında çevre ve toplum üzerinde olumlu bir etki yaratmayı ilk sıralarda gösteriyor. Toplumsal sorumluluk bilinci ve toplumsal faydayı aile şirketi olmanın en önemli iki avantajından biri olarak görüyorlar. Şirketlerimiz de tıpkı ülkemiz gibi, eğitim, çalışma ve yönetme boyutunda fırsat eşitliği tanınmış kadınları ve gençleri ile büyüyecek” şeklinde konuştu.
“Nesil devri ve aile anayasası öncelikli”
Çilingiroğlu anket sonuçlarına göre, aile şirketlerinin gelecek planları için en öncelikli başlıklara ve endişelere dair şunları söyledi: “Nesil devri ve aile anayasasını tamamlamak en önemli planlar olurken, önemli endişeler arasında da ailenin şirkette görevlendirilme süreçlerindeki belirsizlikler ve tüm yetkilerin tek liderde toplanmış olması gibi iki önemli tespit yer alıyor. Ailenin de aile işletmesinin de uzun yıllar sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için yani sürdürülebilir aile şirketlerinin oranını artırabilmemiz için aile içi iletişim, aile ile şirketin iletişimi ve şirket içi iletişim en kilit noktalar olarak karşımıza çıkıyor.”
“Aile şirketleri sorumlu kapitalizme liderlik etme potansiyeline sahip”
Zirvenin ilk gününün diğer konuşmacısı ise The Coca-Cola Company Emekli Yönetim Kurulu Başkanı ve Ceo’su Muhtar Kent oldu. 134 yıllık bir geçmişe sahip, 200 ülkede 770 bin çalışanıyla faaliyet gösteren The Coca-Cola Company’deki kariyer deneyimlerini zirve katılımcılarına aktaran Kent konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “COVID-19 pandemisi ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne, belki de en büyük felaketi yaşıyoruz. Bununla birlikte COVID pandemisinin dünya düzenini yeniden şekillendirdiğini ifade edebiliriz. İş dünyası, hükümetler ve sivil toplum arasında kurulacak güç birlikleriyle küresel ekonominin yeniden canlandırılabileceğine, istihdam yaratabileceğine ve pandemi sonrasında daha sağlam temeller üzerine yeniden oturabileceğine inanıyorum. 21. yüzyılın en güçlü eğilimlerinin başında ise sürdürülebilirlik geliyor. Kazandığımız paradan ve paydaşlarımız için yarattığımız değerin yanı sıra bu değerlerin en pahasına yaratıldığı da büyük önem taşıyor. Coca-Cola’da sürdürülebilirlik çalışmalarımızı, kendi işimizin yalnızca hizmet ettiğimiz toplulukların büyümesi takdirde büyüyeceğinin farkındalığıyla yürüttük. Tüm dünyada sayıları 2 milyarın üzerine çıkan ve Y kuşağı olarak adlandırdığımız, 1980-1999 arasında doğan kuşak, iş dünyasından küresel sorunlara karşı daha aktif rol almasını bekliyor. Dünya çapında aile şirketleri işletmelerin üçte ikisini oluşturuyor. Aile şirketleri dünya çapında işgücünün yüzde 60’ını kullanıyor ve küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 70’inden fazlasına katkı yapıyor. Aile şirketleri, bu üstünlük göz önüne alındığında çalışanlarını eğiterek, sorumlu üretimi sağlayarak ve tedarikçilerini etik uygulamalara dahil ederek, sorumlu kapitalizme liderlik etme potansiyeline sahip. Bunun için aile işletmelerinin kurumsallaşması ve nesilden nesle devamlılıklarının sağlanması çok kritik önemde. Başarı hiçbir zaman şahsa bağlı değildir. Kişiler değişebilir ama kurumsal şirketlerde değerler değişmez. Yönetici olarak temel sorumluluk, vakti geldiğinde görevi doğru kuşaklara aktarmaktır. Coca-Cola’da CEO yerime geçecek kişiyi göreve geldiğim ilk gün düşünmeye başlamıştım. Emekliliğe ayrılırken yerime gelecek kişiyi çoktan belirlemiş, ona mentorluk yapmaya başlamıştım. Bu yaklaşım nesilden nesle süren başarının devamı için fevkalade önemlidir. Türkiye’nin dünya ekonomisinde söz sahibi olması için aile şirketlerinin sürdürülebilir büyümesi ve dünyaya açılmalarına ihtiyaç var. Bu da ancak kurumsallaşma, markalaşma, 21. asra uygun ürünler yaratma ve nesilden nesle sağlıklı aktarımla mümkün olabilir.”